09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararından önceki dönemde, bir araçta oluşan değer kaybı, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında (“Genel Şartlar”) öngörülmüş Değer Kaybı Hesaplaması Formülü (“Formül”) üzerinden belirlenmekteydi. Söze konu Formül, 165 bin km ve üstü olan araçları değer kaybı kapsamının dışında tuttuğundan ve ayrıca kaza sonrası araçların plastik tampon/parça onarımlarını, cam, radyo/teyp, lastik, hava yastığı, jant, mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamı ile ilgili yapılan onarımları değer kaybı kapsamına almadığından ötürü, seferlerin çoğunda mağdurların araçlarında meydana gelen “reel” zararı karşılamaktan bir hayli uzak kalıyordu.
Başka bir deyişle, eski dönemde, motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere verilen zarardan dolayı işletenin hukuki sorumluluğu, haksız fiilden doğan sorumluluk niteliği taşıdığı için tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre hesaplanması gerektiği halde, zorunlu mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin tazminat borcunun kapsamı ise söze konu Genel Şartlar’a göre belirlenmekteydi. Bu durum işletenin Türk Borçlar Kanunu’na göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamı ile bu borcu teminat altına alması için kendisiyle sözleşme yapılmış olan sigorta şirketinin Genel Şartlar’a göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamının farklılaşmasına yol açmaktaydı. Esasen burada idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’ın getirdiği kurallar, tazminatın hesaplanması hususunda 6098 sayılı Kanun’dan ayrışıyordu.
Yukarıda anlatılan durum hukuka aykırı bulunarak, 09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92. maddelerde geçen “Genel Şartlar” ifadeleri iptal edilmiştir. Hal böyle olunca, araçlarda meydana gelen değer kaybı hesaplamaları bundan sonra yukarıda bahsedilen ve Genel Şartlar’da yer alan Formül’e göre değil, genel kural olan Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine göre yapılacaktır.
Türk Borçlar Kanunu md.49 uyarınca, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Bu cümleden olarak, zararı tazminle yükümlü olan kimse, tazmin borcunu doğuran eylemin meydana gelmesinden önceki durumu iadeye mecburdur. Bir başka deyişle zararı tazminle yükümlü olan kimse, kusursuz bir aracın rayiç piyasa değeri ile onarım görmüş bir aracın rayiç piyasa değeri arasındaki farkı -aracın kilometresine, yaşına veya değişen parçaların ne olduğuna bakılmaksızın- ödemekle yükümlüdür. Yargıtay da benzer bir biçimde, söz konusu değer kaybını “aracın kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri ile kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki fark” olarak nitelendirmektedir.
Söze konu Anayasa Mahkemesi kararının getirdiği en önemli sonuç, araç değer kaybı hesaplamalarının bazı hallerde aracın reel değer kaybının tespitini olanaksız kılan Formül’deki kurallara göre değil de Türk Borçlar Kanunu’na göre yapılarak araçtaki gerçek değer kaybının tespit edilecek olmasıdır.
İşbu bilgi notundaki değerlendirmeler herhangi bir hukuki kanaat niteliğinde değildir. Bu değerlendirmelerden ötürü Demircioğlu Koçak Avukatlık Ortaklığı’na herhangi bir sorumluluk atfedilemez. Bilgi notunun konusu hakkında detaylı bilgi ve profesyonel destek almak için ekibimizle iletişime geçmesini tavsiye ederiz.